6 Temmuz 2016 Çarşamba

Az Gittim Uz Gittim Dere Tepe Düz Gittim.
Bir De Dönüp Arkama Baktımki Bir Arpa Boyu Yol Gitmişim.

ANI 1:
1 Temmuz 2016

 Otobüste yanımdaki kadın konuşmakta ısrarlı içini dökmek istiyor .
 Uyuma numarası sökmedi. Kadın sınavdan çıktık sinirlerim bozuk diye devam etti .
 Ben yaşlarda , içim sevinçle doldu ve üniversite sınavlarının iki gün önce olduğunu hatırladım.Yakınlarımda bu yıllarda sınava giren genç yok unutmuşum tarihleri.
Hah dedim sıra dışı biri olmalı.
Aaa nasıl geçti nereyi istiyorsunuz?
 Ben değil oğlum girdi sınava demez mi.
Eee size ne o zaman .Gayri ihtiyari döküldü sözler ağzımdan.
İşe yaradı, kadında çıt yok.
Kendi hakkında konuşamayanlardan biri daha.
Kolay başkasının hayatını yaşamak,cesaretin varsa yaşa kendi hayatını. Et tahammül kendine de görelim.
Bu gün ilk gün ; Anıyı anıya bağlayabilirim.Üstelik kendi bloğum değilmi ne istersem yazarım. Yazacaklarım daha çok yol anıları olacak
.Nedense onları daha çok hatırlıyorum ve bunları yazarken yazdıklarımın üstünde düzeltmeler yapmayacağım.Ne ilk aklıma gelirse o.
    Yine otobüsteyim öndeki kadınlar konuşuyorlar. Biri ev alacakmış krediyi nasıl alacağı ile ilgili, ev sahibiyle pazarlıklarını saatlerdir anlatıyor. İki evi varmış ama bir üçüncüyü alacak üstelik borca girerek ve kadın benden yaşlı, atmışlı yaşlarda.
 Bir kaç saat sonra dayanamadım iki koltuğun arasından başımı  uzattım “almayın o evi öbürlerini de satın çatır çatır yiyin bu saatten sonra”.
 Sonuçta gideceğimiz yer iki metre. Yolculuk bitene kadar üçümüzden de ses çıkmadı.
 Bilmiyorum bir kıvılcım çakabildimmi kadında.
Belkide evlerini satıp gezip eğlenmiştir.
    O sahip olma duygusu aç gözlülük yok mu. Ben de kendimi kaptırıyorum kimi zaman.
Bir kaç yıl önce bir arkadaşımın çiftliğine gittim çok beğendim Ya bana da bir çadırlık yer alalım buradan lafları farkında olmadan ağzımdan döküldü .Kendini kaybettikten sonra çabuk toplayanlardanım.



ANI  2

 2 Temmuz 2016 Cumartesi 
 Barselonada benim dükkanda çalışan rus kökenli kızın evindeyiz. İ diyelim adına,bir süre bende kalmıştı sonrasında beni evine davet etti.  
Barselonaya daha öncede gitmiştim güzel şehir İ nin evi la Ramblada şahane bir eski mimari.Hamile, görünce şaşırdım haberim yoktu. Sevgilisiyle araları kırık gibi ama P de harika bir adam sadece asosyal bir parça.
 İkinci gün; gergin havaları düzeltmek yeteneklerimden sadece biri, hadi her kes sıra dışı bir anısını anlatsın dedim.
 İ anlattı. P önce sen dedi.
Hiç planım yoktu ve birden Londradaki bir anım aklıma düştü...
 38 yaşında emekli oldum emekli ikramiyemle ne yapacağımı bilemedim.bir gayrı menkul alınmıyor (iyikide alınmıyor) anca uyduruk bir arabaya yeter. Bari bir yurt dışı yapayım dedim ama öyle bir hayalim falan yoktu.
 Belki benden bir kaç büyük ev hanımı komşum aaa Tülin hanım ne güzel evinde oturursun artık keyfine bakarsın demesi beni kışkırtmış olabilir. Sanki yetmiş yaşımda bir ayağım çukurdaymış gibi .Ha sana benzeyeyim yani dedim kadına, zaten pek sohbetimiz yoktu. Tamamen kurtulmuş oldum .
Kardeşimin üniversideden arkadası Osmanın evinde kalacağim londrada.(sonra bu konuya defalarca değineceğim )
Bir ay sonra falan Osman, kız arkadaşı ,babası gezmeye gittiler bende küveti doldurdum , (ev ayrı bir yazının konusu olacak) girdim sıcak küvete, bir ara uyudum (aslında derin bir nefesle uyandım) Kayabey okulu ve ilk okul öğretmenim !.İçimde patlayan öfkeyle hatırladım.
 Ben parmak kaldırmadığımda beni tahtaya kaldırması, parmak kaldırdığımda söz vermemesi ,nedeniyle tam olarak düşmanca tutumundan dolayı hocaya küsmüş ilk okul üçten sonra hiç konuşmamıştım.
 Bu yüzden olsa gerek hoca babama benim aptal olduğumu ilk okuldan sonra beni okutmaya gerek olmadığını defalarca söylemişti. Ben sanki orada yokmuşum gibi.
 İlk düşmanımdı benim, ya sizin?
 İnsan ne zaman düşman edinmeye başlar?
Ağlayıp sızlamak yerine onu yok saymak hocayı kızdırmış ,kışkırtmış olmalı. Bilmiyorum karekterim hakkında bilgi verdimi size. Kışkırtıcıyımdır kışkırtıldığım kadar.
 İlk okuldan mezun olduğum gün babamın limon kolanya kokan mis elinden tutmuştum .İki kocaman adamın ortasında kalçalarına kadar geliyordu boyum ve İlyas hocanın o iğrenç biryantinli saçları , babamın limon kolanyası kokan mis eli. Kahrolsun biryantinli saçlar. Hatırlatıyor neredeyse tehdit ediyordu babam,ı kızı mezun ettim ama orta okula göndermeyin, beni rezil etmeyin vs.
Ben hocanın kaçıncı düşmanıydım acaba, kim kime önce düşman olmuştu. Babam normalde böyle durumlarda o benim bileceğim iş, sen kendi işine bak gibi şeyler söyleyen,başını dik tutan bir adamdı. en azından ben öyle sanıyordum. Babamda çıt yok ne yolda ne evde ... İlyas konuştukca sanki benim boyum kısalıyor ayaklarımdan batıyordum. Batsam yok olsamdım. İlyasın düşmanlığından değil babamın sessizliğinden.
Sanki bedenim ağırlığını kaybetmişti. Nefretim dile gelmiş cana gelmişti hocanın mezarına sıçmaya karar verdim gücüm ancak ona yetebilirdi.Onu dövemez susturamazdım küçüktüm ama mezarına ...çabilirdim.Birden rahatladım gözümde canlandırdım,muhteşem bir keyifti.intikam gibisi var mı.
   Üzerinden aylar geçti okullar yeniden açılmak üzereydi .  Babam bütün çocuklarını topladı okul alışverişine çıkıyoruz dedi. Ben kenara çekildim ne de olsa okula yazılmayacaktım zaten okuldan nefret ediyordum, tam olarak duygum buydu. Sanırım nefreti keşfetmiştim. Ne yok edici, insanı içten yiyip bitiricidir o.
Babam elimden tuttu hadi ? Ben okula gitmeyeceğim evde oturup temizlik yemek yaparım... Babamın dili kuvvetlidir , bana uzun uzun bir deneyelim bir dönem git ,olmazsa bırakırsın. Bende ona evde daha çok işe yarayacağımı ev işlerinin hepsini yapacağımı okumayacağımı anlattım.
Ama sohbetin belki de tam yerinde babam kızım sonsuza kadar bizimle yaşayamazsın bir kaç yıl sonra okumazsan evlendiririz seni dedi.İşte ,o vurucu kelime buydu bu yüzden evlenmemiştim okumazsan çalışmazsan evlenirsin. Muhtemelen evlilik yıllarca bir şey olunmazsa olunabilecek bir şeydi. Bu yüzden hala bekardım.ben bir şeydim ,bir şeydim…
 Kararı kim vermişti?
 Londrada o derin nefes alışta nefreti ve kendime verdiğim sözü hatırlamış ama evde kalmışlığımın sebebini bulmak için Barselonada İ ve P ile tanışmam gerekiyormuş. Halka tamamlanmıştı.
Babamla anlaştık, deneyecektim çünkü bir gelirim olmazsa ya koca eline bakacaktım ya baba eline . Bunu anlayacak kadar zekiydim, babamda hayli ikna ediciydi.
   Barselona da İ ile P nin evinde onlara sadece bir londra hatırası anlattığımı sanıyordum ,kim demişti anlatırken aslında kendimize anlatırız diye.
Amanın bu yüzdenmi evlenmedim...Üçümüz bir birimize bir süre baktık.
 Eee sonra dedi i ile P. Osmanın küvetinde derin bir nefes alarak uyanmış .Evet Ilk okul öğretmenim İlyasın mezarına ... cağıma söz vermiş sonra unutmuş, sıcak suda gevşeyince tekrar hatırlamış aynı duyguları yaşamıştım.
Sözümde durma fikri bana haince bir haz veriyordu İlyas hocanın mezarı nerede acaba? Nefesim normale döndü hatıraları sıraya koydum. Yapılacakları sıraya koydum sudan çıktım.
İlyas hoca bakkalın kızı ilknuru severdi.
Muhtemelen alışverişi bedavaya getiriyordu
.Bayramlarda İknur şiir okur,uzun sarı saçlarıyla kelebek olur, olurda olurdu ...hocanın gözdesi bakkalın kızı İlknur ,o salak ilknur .
Evet önce onu bulmalı sonra İlyasın mezarını sonrası bakacaz artıkkk.O noktada ne yapacağımdan emin değilim.
 Sonraki londra günlerim çok daha keyifli oldu bir yükü atmıştım sanki.
Dönüşte okuduğum ile gittim ilknuru bulmak zor olmadı aynı bakkalın üst katında yaşıyorlardı.
 İçeri girdim en güzel makyajı yapmış en güzel elbiselerimi giymiş en neşeli tavrımı takınmıştım.Belan olacaktım İlknur!
 Bir taşla iki kuş diye buna denir.İlknur beni hatırladın mı ? Tülin, emekli öğretmenim 38 yaşındayım Londradan geliyorum senden ne haber!
 İlknur ilk okuldan sonra evlenmiş, bir kaç çocuk yapmış, bezgin pasaklı teyzem yaşında görünüyor .
Konuşmalarımız bu mealdeydi.Hocanın mezarının yerini öğrendim. (hocayla ikinci karşılaşmamızı sonra anlatacağım) Mezarlığa gittim yerini buldum ama yan tarafta biri yeni toprağa veriliyor ... Sözümu yerine getirmek için beklemeliydim. Barselonada seyahat etmenin insanı kendine yaklaştırdığını belirtmek için bu londra hatırasını anlatmaktı amacım .
Bekarlığımın sebebini böyle oluşumun sebebini bulacağımı bilmiyordum. Bir yol yapmak bir adım yaklaştırıyor kendine insanı.Ben bayağı bir yol yaptım.Bu yüzdendir yollara düşmem.
Sonraki günlerde P iki kadına da şahane sofralar hazırladı hoş, sade bir yakınlık oldu üçümüzün arasında.



ANI 3

3 Temmuz 2016 Pazar

Londra benim ilk yurtdışı seyahatim. İstanbuldan sonra en sevdiğim Avrupa kenti. Bir daha gitmeli.
Üç aylık İngilizce kursuna kayıt olmuştum.
Kurs sonlarına doğruydu, ağustos ayı . Londranın ağustosu londralıya bile itici, tuhaf gelir. Beş dakika güneş bulutlardan sıyrıldığında parklardakiler özellikle kadınlar soyunup dökünür yağlanır uzanıp güneşlenir ,birkaç dakika sonra güneş bulutlara saklandığında hırka kazaklar giyilir,geceleri ağustos ayında kabansız  gezemezdim.
İşte o tuhaf ağustosta bende Londralılar gibi parkta kah üşümüş kah güneşlenmiş  eve dönmek için otobüs durağında  otobüs bekliyordum.
Biri sarı renkli gözlüklü üç  çekik gözlü genç adam ellerinde kameralarıyla bana yaklaştı ve anlatmaya başladılar.
İngilizceye dokuz yıl vermiştim hala nerdeyse yerimde sayıyordum. Dil nankördür ama benim için belalısıdır.
Konuştuklarının arasından yolcu, taksi ve almak kelimelerini yakalayabildim. Sandımki  taxi çağırmak istiyorlar ama nasıl yapacaklarını bilmiyorlar .Londrada  taxi nin çoğunlukla telofon edilerek çağırıldığına tanık olmuştum. Trafalgar meydanının geniş caddelerinden birindeydik.
Tarif ettim, yola uzanın taxi deyin burada rahatlıkla dururlar demeye çalışıyordum belalım İngilizcemle. Eazy yahu eazy!
Ama Japonlar ( bu arada öğrenmiştim japon olduklarını) , benim yapmamı istiyorlardı.
On dakika kadar cebelleştik sonra elinde üç ayaklı kamerasıyla liderleri yaklaştı tek tek anlattı. Meğerse Tokyo TV sine belgesel hazırlıyorlarmış konu londrada turist olmak, yolcu olmak gibi bir şey.
İngilizcem kötüydü utanmış, bunalmıştım bir an önce bu ızdıraptan kurtulmak istiyordum ,onlarsa  konuya mankenlik etmemi istiyorlardı.
 Suratım güneş yağıyla kaplı, saçlarım bile yağlı.
Londrada sokaklarda Londralı görmek, çocuk görmek nadirdir. Etrafımız göçmenle turistle , asyalı,zenci,hintliyle çevrili.Yani nereye baksanız yabancı.
 İşaret ettim ,onlardan birine sor bak şurada hintli şurda zenci şurda çekik gözlü…Benim İngilizce kötü,kötü .
Ama adamlar illa beni istiyor. Yapıştılar, kapana kısılmış hissediyorum, dil bilmezliğin utancından bezmişim, çaresiz ok dedim.
Dediler sen taksi tutacaksın biz çekim yapacağız. Mendilimle suratımdaki güneş yağlarını sildim güneş gözlüklerimi taktım, çekime hazırdım.
Taksii!  Durdu bindim  o güzelim eski tarz taxisine londranın. Arkamda üç japon çekim yapıyorlar. Onlarda karşıma oturdu adresi söyledim şoföre adamlar iki kamerayla çekiyo da çekiyor.
 On dakikada geldik kapıma  önce biz dediler indiler ben inerken çektiler.
Eee! birbirimize bakıyoruz arabadan çıktıktan sonra. Hala bezginim bye dedim adam elime on paund sıkıştırdı. Ayy istemez dedim utancım artmış, gerek yok ,yok.
Adam taksiye verin üstünü alın demezmi . Bense sanki para bana ödenmiş gibi davranmıştım hay allah utancım katlanıyorda,  katlanıyor cenderedeyim.
Parayı aldım şoföre verdim üstünü aldım ,çekim devam ediyor.Hoşcakalın dedim şoföre paranın üstünü  verdim japona.
 Gülümse tokyo TV desin dediler.

ANI 4
4 Temmuz 2016
Yine londradayım yine otobüste ama bu kez şehir içi servisi .
İki katlı, üst kattayım iki durak sonra ön çaprazımdaki hintlinin kusursuz ellerine kaydı gözüm.Bir insanın elleri bu kadar mı kusursuz, güzel olur. Bir süre seyrettim  aa o da ne adamın diğer elinde bir kesekağıdı  arada bir burnuna yaklaştırıp kokluyor.
 Yanındakinin görmemiş olması mümkün değil  bali kokusu bana kadar geliyor. Korktum Ağır romanın yeni  izlemiştim filmin sonuna gitti aklım hani Müjde Arın kutuya sigarasını atarak patlaması. Korktum düğmeye bastım aşağı indim şoföre anlattım gördüğümü, dikkat edin diye ama  adam oralı olmadı otobuşten inip gideceğim yere kadar yürüdüm.
 Akşam haberlerinde adamın otobüsü havaya uçurmasını aradım ama yoktu.
Lüzümsuz bir endişe.

ANI5
5 Temmuz 2016
Ötobüsteyim,  evet yine otobüsteyim .  
İskoçya’ya gidiyorum. Otobüsün ön taraflarındayım. Gece soğuk sıkı giyimliyim ama donuyorum.  Şöföre yaklaştım dedim donuyorum ,tamam dedi. Yarım saat ısındık yeniden donuyorum.
 Sağıma soluma baktım her kes uyuyor sıkıca örtünmüşler.
Tekrar şoföre gittim, donuyorum . Adam işaretlerle arkadakiler kalorıferi açtırmıyor dedi.
 Öyle bizdeki gibi servis içecek muavin falan yok. Kendi valizini bile bagaja kendin  koyuyorsun. Otobüsün arkasına yürüdüm iki genç öpüşüp koklaşıyor üstlerinde atlet var sadece. Kaloriferi kapattıran zibidiler .
 Bir süre kaloriferleri açmaya izin vermelerini anlatmaya çalıştım bir süre dedim  ya öyle iki kelimeyle anlatacak ingilizce yoktu bende o zamanlar ama hem şöförle hem yolcularla tartışacak kadar öz güven var. Türküz işte.
Gençler biz üşümüyoruz dediler uzunca bir tartışmanın sonunda. Öyle mucuk mucuk olursa terlersiniz tabii,kesin şunu dedim.

 Edinburga kadar bir kalorıferi açtırdım bir onlar kapattırdı.



ANI 6

6 Temmuz 2016

Edingburgtayım. Londrada yanında kaldığım Osman hostellerden bahsetmişti daha ucuz olur diye. Bu Osmandan sık bahsedeceğim kendisi kilometre taşımdır.
Becerikliyim buldum bir tane. Kara kartal gibi bir şeydi adı . İki gece kalacağım. Oda ranzalı 8 kişilik hatta kızlardan ikisi türk.  Lafladık.
Koridorlarda gençler ya yarı ya tam çıplak, duştan odalarına öyle gidiyor. Normal herhalde dedim. Erken saatte yattım, yorgundum . Cüzdanımı yastığın altına koydum ama içi boş.
Altımdaki ranzada yatan kız öğrenciymiş, sabah tanışmıştık. Aylardır burada kalıyor ve ranzanın kendi tarafını şallarla olabildiğince kapatmış . Hah dedim benim gibi mutaassıp biri daha. Ranzalar ahşap ve gıcırdıyor.
Kenti dolaştım akşam döndüm.
Bir elin yastığımın altını yoklamasıyla uyandım ,eli yakalamammla burnuma  bir alkol kokusu çarptı. Ranzanın altında yatan kız, bizim mutaassıp, zil zurna. Pardon dedi ama o yoklayışta pek masumiyet yoktu. Cüzdanımı yorganın içine aldım ama uykum kaçmışt .kız yalpalayarak dışarı çıktı.
 Yavaş yavaş tüm yataklar doldu fakat benim uyku kaçtı bir kez.
Gece yarısı bizim mutaassıp tutmuş bir delikanlının elini odanın içine benim alt katıma doğru sürüklüyor ,rüyamı görüyorum. Adam tek ayağının üstünde sekerek eline yapışıp sürükleyen kızı takip ediyor ama ikircikli.
Delikanlıyı siluetinden tanıdım ,nasıl tanımam ki. Öğlen mutfağa girdiğimde bacağı alçılı yirmili yaşlarda yakışıklı bir fıransız. Laflamıştık biraz burada bacağı kırılınca kalakalmış . Hostelde kaç tane alçılı fransız olabilirki.
Uyanık olduğumu öksürerek belirttim ama oralı deği bizim mutaassıp ,delikanlı,pek istekli değil. Odada yedi uyuyan var diye  rahatsız kapıya birkaç hamle yaptı ama sonunda kıza yenik düştü.
 Şallar ranzanın o kısmını örtüyor ama sesleri sarsıntıyı engellemiyor. Kardeşim her kes mi uyuyor, bir mintik mi uyanık.Resepsiyona gittim  seslendim bir cevap yok. inşallah delikanlı gitmiştir umududuyla ranzamam döndüm.
Uymamın imkanı yok bir kez daha resepsiyona gittim yine kimse yok,döndüm yatağıma çift hala alt katta.
İlk hostel macaram budur. Sanmıştımi bunlar normal karşılanıyor buralarda .

Londraya dönüşte kursta anlattım ,ingiliz hoca normal değil şikayet etmeliydiniz dedi.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder