ANI 98
06.Ekim 2016
Taj Mahal hani
ilkokulda ezberlediğimiz dünya harikalardan.
Bir saat gecikmeyle
tüm gece uyumuş ve uykusunu almış olarak, kir pas içinde vardım Agraya.
Hindistanın çok iyi
demiryolu ağı var yoksa bu kalabalık yerinden kımıldayamaz. Tren garları her
zaman kalabalık ve çok renkli. Hintliler hemen eve çeviriveriyorlar kaldıkları
yerleri. Yerde uyuyanların üstüne basmamaya çalışarak çıktım gardan.
Agra
Yamuna nehrinin kıyı sında ve Taj Mahal
Agrada.
Arkamda Riksacılar
hemen gar çıkışındaki büyük Agra haritasına yöneldim haritada gideceğim yeri
bulmaya çalışıyorum burnumun dibindeki rikşacıya turist danışmaya gideceğimi
söyledim. Otuz rupide anlaştık.
Bindim oto rikşaya
gidiyoruz yol boyu bana otel pazarlamaya çalışıyor rikşacı. Israrla sadece
turist danışmaya gideceğimi tekrarlıyorum.
Bu kez turist
danışmanın kapalı olduğunu saat ondan önce açılmayacağını söyledi ben olsun
gidelim dedim. Adam beni bir binanın önünde bıraktı. Binanın girişinde başka
bir şeyler yazıyor yanlış yerdeyiz ve de kapı kapalı.
Parasını ödemeyeceğimi
söyledim kısa bir tartışmadan sonra sinirle tekrar bindik rikşaya yol boyu
boşuna gittiğimizi turist danışmanın kapalı olduğunu tekrarladı durdu.
Dediğim
adrese vardığımızda saat dokuz olmuştu ve kapı açıktı şoför mahçup uzattığım
parayı aldı. Kapının önünü çalı süpürgeyle tozuta, tozuta süpüren delikanlı
beni içeri alarak memurun beş dakika içinde geleceğini söyledi. İçeri girdim
çay ikram ettiler bana ve memur geldi, şişman şirin bir hintli duyduğum
doğruymuş bu gün cuma ve Taj Mahal kapalı bir gün fazladan beklemek zorundayım.
Hiç böyle bir bilgi okumamıştım rehber kitaplardan canım sıkıldı ama
yapabileceğim bir şey yok. Turizm danışmadaki görevli birkaç otele telefon etti
sonunda Neketan otelin de yer ayırttı kendiliğinden. İtiraz edemedim bir harita
ve gerekli bilgileri alarak ayrıldım oradan, arkamdan kapıya kadar çıktı
görevli, otelde beni beklediklerini söyleyerek.
Yolda bindiğim
Rikşanın sürücüsüne elimdeki otelin adresini verdim ama bunu öyle asık suratlı
yapmışım ki on dakika gittikten sonra adam özür dileyerek bir şey söyleyeceğini
ama korktuğunu söyledi. Tam beklediğim gibi otel pazarlıyor; illa bir görün
beğenmezseniz para almayacağım falan. Böylelikle Turist Guest Hausea gittik.
Kalanların hepsi turist, kocaman bir bahçesi var güvenilir bir yere benziyor
otel. İnterneti, lokantası da var.
Üç yüz elli rupi sıcak suyu banyosu odanın
içinde hatta tuvalet kağıdı havlusu bile var. Çok açtım ve omlet istediğimi
söyledim, pür vejeteryanlarmış yumurta kullanmıyorlarmış.
Odam temizlenmemiş
henüz bir başka odada duş aldım ve dışarı çıktım.
Hiç değilse bu gün hayalet
kent Fetihpur Sikriyi gezeyim. Otobüs terminaline gittim oradan yerel otobüsle
bir saat kadar yolculuktan sonra hayalet kente vardık benden başka iki Japon
turist daha vardı otobüste. Tüm camlar açık ve ortalık toz rüzgar.
Fetihpura varınca
şoföre en son dönüş arabasını sordum akşam saat altıya kadar her yarım saatte
bir var araba var dedi.
Fetihpur Sikri 1570
yilinda Imparator Ekber tarafından yapılmış ve sonra muhtemelen susuzluk
yüzünden terkedilmiş bu kent. Bilet alarak içeri girdim çok iyi korunmuş
kırmızı taşlardan yapılmış hayalet bir kent burası.
Biraz tırmanınca Şah
Cihan tarafından yapılmış Cuma Mescidine ulaştım, tabii ayakkabıları çıkararak.
Caminin içine girerken değil bahçede de ayakkabıyla gezilmiyor.
Yerel rehberlerin
teklifini reddederek dolaşmaya başladım sonra bir delikanlı sadece ingilizce
pratiği yapmak için bana eşlik etmek istediğini söyledi öğrenciymiş, iyi dedim
ve anlatmaya başladı kentin tarihini.
Etrafta yeşilden
maviye çeşitli renklerde kuşlar var ve her yerde sincaplar.
Uzaktaki ince uzun
bacalı binada eskiden filler yakılırmış bu yüzden fil evi deniyormuş buraya.
Vaktim olmadığından Ekberin karıları için yaptırdığı evleri gezemedim ve otobüs
terminaline döndüm ne otobüs var ne yolcu.
Saat tam beş buçuktu
ben vardığımda, kaçırdım mı acaba dedim ama hemen ardımdan iki finlandiyalı kız
geldi onlar da terminalin karşısındaki kahvede bekliyorlarmış ve yarım saattir
otobüs falan gelmemiş. Hep beraber biraz da umutsuzca altı arabasını beklemeye
başladık on dakika sonra gelirken otobüste gördüğüm Japonlarda koşarak geldiler
yine beraberce beklemeye başladık.
Saat altı kırk beş ama da ne araba vardı ne
de bizden başka bekleyen. Sürekli taksiciler geliyor ve astronomik fiyatlar
teklif ediyorlar. Aramızdaki tek erkek olan japonu gönderdik araba bulsun diye
ama bir önceki taksi şoförü kızgın bize bakıp duruyor. Japon kapısız bir
kamyonetle geldi kişi başı yüz rupiye bu araçla anlaştığını söyledi, hemen
bindik kapısız kamyonete öne ben Japonlarla, kızlar arkaya kasaya.
Tam
gidiyoruz reddettiğimiz taksi şoförü kamyonetin önünü kesti. Bağırmaya başladı
ama bizimkinin vazgeçeceği yok ötekisi saldırgan bizimkini araçtan çıkarıp
tartaklamaya başladı etrafta seyredenlerden müdahale eden yok. Dayanamayıp
araya girdim polise bizim sürücüyü bırakmazsa polise gideceğimi söyledim bunun
üzerine, arkamızdan bağırmaya devam etse de yolumuzdan çekildiler.
Yola çıktık şoförün
eli kornada, sürekli kornaya basıyor durum gergin sesimiz çıkarmaksızın
gidiyoruz.
Azıcık duraklayınca dört kişi kasada oturan kızların yanına
atlayıverdi şoförün müdahale edeceği yok kızlarla kasanın brandasını kapattık
iyice yeni binenlerde kızların yanına oturdu.
Hepimiz tedirginiz bir
sonraki yavaşlamada, sanki şoför bilerek yavaşlıyor hiç yer olmamasına karşın
iki kişide bizim yanımıza binmeye çalıştı yer yok diyoruz, olsun biz kapıda
asılarak gideriz diyorlar. Sürücüye bunu engellemesini yoksa ineceğimizi
söyledik, iyi ki parayı peşin istemesine karşın henüz ödememiştik.
Sürücü indirdi
adamları bir daha yavaşlamamasını istedik. Yolda tekrar para istedi bizden ama
Agraya varınca ödeyeceğimiz konusunda ısrarlıydık.
Agarda Turist
dayanışması için teşekkür ederek birbirimizle vedalaştık otele döndüm.
Akşam otelde pür
vejeteryan ve lezzetli bir yemekle karnımı doyurdum, bir de çatal kaşık normal
büyüklükte olsa, insan tatlı kaşığıyla çorba içerken yoruluyor.
Yatar yatmaz uyudum.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder