29 Ekim 2016 Cumartesi

BİR HAYAT BİN BİR ANI





ANI 121

29 Ekim 2016

Arjantinin neşeli halkını ,buzullarını,deniz aslanlarını,tangosunu,lama bifteğini geride bıraktık.

Bolivyada Salta yolundayız. İyuni Tuz gölü ( çölü),gayzerler,,flamingolarına doğru yola çıktık.

Che nin katledildiği topraklardayız.

Tenekeden otobüsümüzle toprak kısmı selle gitmiş taşlık arazide  yürüme hızıyla gidiyoruz.
Sağanak yağış sonrası gök kuşağı var, hava ılıdı öğlen sıcağı yaktı yakacak.

Otobüsle ancak beş kilometre gitmiştik ki durduk.

Hayırdır!

Hayır, pek hayır değil.

Geçmek zorunda olduğumuz köprü  uçmuş, ya geri döneceğiz yada köprüyü geçip karşıda bekleyen araçlardan biriyle yola devam edeceğiz. Bizim tarafta bekleyen araç kuyruğu gittikçe uzamaya başladı.karşı tarafta öyle.

 Tek tük bolivyalı bizim taraftan karşıya, karşıdan bize geçmeye çalışıyorlar. Onları gören gezginlerde cesaretlendi.

Çok zor,çok zor.

Kaygan çamur batağında köprünün parçalanmış betonlarına yada demirlerine tutunarak önce yirmi metre kadar aşağı inip,  iki yüz metre yürüyüp tekrar  aynı tehlike içinde karşıya tırmanmamız gerekiyor.

Hem karşıda hem bizim tarafta yerlilerin yarısı kadar gezgin var. Bolivyalılar kendi içinde yardımlaşıyor biz gezginler kendi içimizde.
Toplandık, durumu değerlendirdik  ben katılmasam da gezginler yardımlaşarak  karşıya geçmeye başladı.

Arkadaşım geri dönsek bile bu köprü bu gün yarın yenilenmez günlerce kalabiliriz  en iyisi ileri gitmek diyor ama  diğer gezginler sırt çantalı biz ise valizliyiz.
Gerçi valizler Samsonite ama  yirmi kilo  civarındalar.

Birde arkadaşıma söylemesem de yeni bel fıtığı sorunu yaşadığından onu  bu riske atmaya kıyamıyorum.

Ama o pek ısrarlı.

Köprünün  ayrılan kıısmların arasındaki boşluk bir insan boyu kadar , iyi bir sıçrayışla karşıya atlanabilir. ama kimse bunu denemedi.

Sadece insanlar  aşağı inip karşıya  köprünün altından geçerek çıkıyo,. bunu yapan her kes en az bir  kez düşüyor üst baş çamur karşıya çıkabiliyorlar.

 Bizim tarafta hiç gezgin kalmadı hepsi karşıya geçti arkadaşım hadi ,hadi diyor .

Bir mucize gerçekleşti arkadaş birden  valizlerimizi  köprünün karşısındakilere fırlatıverdi.

Başım dönüyor, midem bulanıyor, korktum arkadaş belinden ikiye kırılacak bir daha kalkamayacak diye bekliyorum  ama  o hadi dedi paslı köprü demirlerine tutuna ,tutuna iniyor.

Ben bir adım attım ve hooopp bir  kaç metre kaydım duramıyorum bir türlü,durduğumda  paslı bir demir parcasıyla sağ gözümün arasında bir kaç santim vardı ,dahada korkmuştum.

Geri dönelim diyorum ama  yokuş aşağı yolun yarısını kaymıştım ve geri çıkmam söz konusu olamazdı.Sırtım boydan boya çamurdu.

Arkadaş seke, seke kırk yıllık dağcı gibi ilerlemiş ovaya varmıştı.

Ağlamaklı takip ettim onu bata ,çıka düzlüğü yürüdük.

Karşı tarafa tırmanırken bizden önce  karşıya geçen gezginler, çoğu Arjantinlıydi bize yardım etti.
Saçım  elbiselerim çamur içinde.

Karşıya vardık hadi dedim otobüslerden birine binip  Saltaya.

Kimsenin suratında umutlu bakış yok. Küllüyen yanlış yapmışız.

Araçlar geri Saltaya dönemiyor çünki bir sonraki köprüde uçmuş.

Boşuna  eziyet çekip  bu yana geçmişiz. Vah ki vah.

Bir köprü daha geçmeyeceğim burada konaklıyacağım diye arkadaşa tavır koyup bir ağacın altına oturdum. yer ıslak ama ben zaten çamur içindeyim.

Bir süre nazlandım ama çare yok aynı koşullarda  çamura bata bata öbür köprunun de altından geçtik.

Arkadaş yine valizleri köprünün karşı tarafında yakalama pozisyonunda bekleyen arjantinli gezginlere fırlattı bir hamlede.
Arkadaş onca bel fıtığını  ne çabuk unutmuş gülleciliğe soyunmuştu.

Evet ikinci kez karşıya geçtik ama bir türlü otobüs şoförlerini geriye Saltaya doğru dönmeye razı edemiyoruz.

Adamlar emir aldık bekliyeceğiz diyor.

Yahu  köprüden uçacak değilsiniz ya diyoruz ama biz emir eriyiz diye tutturdular.

Gezginler toplandık yine öncelik sırasına göre özel araçlardan yardım alarak Saltaya tek tük yola çıktık.

Arkası dolu bir kamyonet Saltaya doğru dönünce Arjantinli gezgin koştu aracı durdurdu. Sonra kamyonetin kasasında iki kişilik yer var dedi.

 Bizzz dedim iki kişiyiz.

Koştuk valizlerimizle kasaya atladık gezgin yoldaşın yardımıyla ama ancak ayakta durursak sığabiliyoruzkasaya.

Yola çıktık  yoldaş sesleniyor arkamızdan. "araç bu grup tarafından kiralanmış,  şoföre para vermeyin sakınnn"

Tamam dedik geride bıraktığımız yoldaşlarımıza el salladık   her kes gibi eşyaların üstünde biz de
kıçımızı koyacak bir yer bulduk.

Yavaş yavaş güneş yakmaya başladı, yersizlikten kıpırdayamadığımızdan ayaklarımız uyuştu hissizleşti.

Sıçağa doğru yolculuk ediyorduk kalan kışlıklarımızdan  kurtulmanın zamanıydı.

Kaban, yeleklerimizi,  berelerimizi, eldivenlerimizi sağımız solumuzdakilere hediye ettik.Ahaliyle kaynaştık.

Bir gelin arabasıymış bu kamyonet yeni evli çift hemen yanımızda utangaç utangaç gülümsüyor bize.
bir saat sonra adam biiz saltada bir  benzin istasyonuna bıraktı ve para isterim di,ye tutturdu.
Kamyonun kasaındakıler gelip adamın elinden kurtardılar bizi.

İlk kafeteryada arkadaşım ve valizleri bıraktım bir otelin informasyonunda bilgi aldım.

Resmi  informasyon servisi yok ama hemen hemen her yerde oteller bu servisi veriyor.

Fiyat uygun geldi, arkadaşımlada konuşup karar verdik.Bir gece otelde konaklayıp yarın sabah Uyuni turuna çıkacağız. Üç gece dört gün.

Toz toprak içindeki kasabayı dolaştık yapacak pek bir şey yok, burası uyuniye geçilen bir yer kendi çekiciliği yok.

Yemek yiyip  uzun uzun yıkandık.
Hem maceralı gelişimiz hemde önümüzdeki dört gün  banyo yapamayacağımız için  sindire ...




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder