1 Kasım 2016 Salı

BİR HAYAT BİN BİR ANI





ANI 124

01 Kasım 2016

Son gün Tuz çöl-gölündeyiz.

Kilometrelerce tuz arazi yağış olunca tuz gölü, kuruyunca tuz çölü oluyor.

Çok yorgunduk, toz toprak içindeydik.hepimizin saçları özellikle benimki kirden yapış yapıştı,  ellerimiz ve yüzümüzün derisi kurumuş, çatlamıştı.

Her gezginin bildiği sıvı kaybının yorgunluk yaptığını biz de biliyorduk.
Bol bol su içiyorduk idrarımızın rengi berrak ve açıktı ama çildimiz kurumuş solmuştu.
Belki çok su içip çıkardığımızdan dolayı sıvı elektrolit kaybı yaşıyorduk.

Yorgunduk.

En az sekiz saat uyuyorduk hele ben konaklayacağımız yere varıp yemek yedikten sonra en fazla bir saat grup muhabbetine katılıyordum ,soğuktan  hemen yatıp uyuyordum,en az dokuz saat .

Sabahın ayazında ,karanlığında kalktık yine.

Rehberimiz hadi hadi kahvaltı yolda dedi.

Beş uykulu, üşümüş ,bezgin gezgin doluştuk cipe. Bunu her sabah yaşıyorduk.

Yarım saat sonra Gayzerlerdeyiz.

İşte modumuz ne zaman düşse karşımıza bir doğa harikası çıkıyor ,ayıltıyor, tekrar bütün olmamızı sağlıyordu.

Hava sıfır dereeclerde  rehber  beni takip edeceksiniz ayak izlerimden diyor.

Takip ediyoruz her kes bir öncekinin ayak izine basıyor. Bastığımız toprak külle borksla karışık tuhaf bir yumuşaklığı var, sanıyorum sönmüş bir çeşit yanardağ küllerinde yürüyoruz.

Hava alacakaranlığa döndü rehber sakın ayrılmayın ayak izlerimden diyor iki adımda bir.

Evet yer kaynıyor  sağımız ,solumuzda  sıcak su fokurduyor,ayağımız girerse haşlandık. pür dikkat koruyoruz kendimizi ama bir şeyde kaçırmak ta istemiyoruz. Cin gibi uyanıktık artık. yer kabuğuna bu kadar yakın olmak gizlerinde yürümek...
Masaldayız sanki.

Yumurtaları burada pişireceğiz diyor rehber ve bi,r yumurtayı fokutuya bırakıyor dün verdiğimiz göz boncuğu anahtarlığı sallayarak.

Göz boncuğunun koruyucu olduğundan bahsetmiştik ama dikkat etmekte fayda var , o kadar güvenme istersen.





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder